Türkiye’de nüfusun tamamını kapsayan ve sunulan hizmetler açısından son
derece kapsayıcı olan bir genel sağlık sigortası bulunmaktadır. Çok düşük
maliyetlerle çok geniş bir hizmet sunan bu sistemin finansal olarak
sürdürülebilir olmasının önünde önemli riskler bulunmaktadır. Dünyada
olduğu gibi Türkiye’de de bulaşıcı olmayan ve kronik hastalıkların yükü
artmaktadır. Ortalama yaşam süresinin uzaması ve nüfusun yaşlanmasıyla
birlikte risk faktörü olarak üç konu daha ön plana çıkmaktadır.
(i)Kronik hastalıklar
(ii) Fiziksel inaktivite ve beslenme alışkanlıkları sonucu obezite oranı
(iii) Tütün ve tütün mamulü kullanımı
Türkiye’de Genel Sağlık Sigortası kapsamının hem nüfus hem de hizmetler açısından genişliğine ilaveten, hizmet ve ürünlerden alınan katkı paylarının çok düşük seviyede olması cepten yapılan harcama oranlarının görece düşük seviyelerde gerçekleşmesine neden olmaktadır. Ülkemizde ilaç katkı payları çalışanlar için %20 ve emekliler için %10 oranındadır.
Türkiye’de devlet sağlık harcamalarının neredeyse %80’ini finanse ederken,
ilaç harcamalarında bu oran daha yüksektir. Toplam yapılan ilaç
harcamalarının %92’sinin SGK’nın bedelini ödediği ilaçlardan oluştuğu
tahmin edilmektedir.
Grafik:
Yıllara ve Geri Ödeme Durumuna Göre İlaç Satış Hacimlerinin (Kutu) Dağılımı
(%)
Kaynak: IQVIA
Bununla birlikte, Türkiye’de sosyal sağlık sigortacılığının sınırlarına
ulaşılmıştır. Nüfusunun neredeyse tamamı genel sağlık sigortası kapsamında
olup; geniş bir yelpazede hizmete, sınırlı bir hasta katkısı ile
ulaşabilmektedir. Kamunun hem mevcut kaynakları daha verimli
kullanabileceği, hem de mevcut yükünü paylaşabileceği politikalar
mevcuttur.
Devletin sosyal yükü paylaşabileceği alanlardan biri özel sigortacılıktır.
Bugünkü hizmet kalitesi ve kapsamı ile sosyal sağlık sisteminin
sürdürülebilirliğine destek vermek için tamamlayıcı sağlık sigortası ve
sağlık poliçeleriyle gelir seviyesine bağlı olarak özel sigortacılık
mekanizmasının kullanılması gerekmektedir. Bugün Türkiye’de özel
sigortacılığın payı sosyal sağlık sisteminin üzerindeki yükü paylaşmaktan
uzaktır. 2020 yılında Türkiye’de özel sağlık sigortası ve tamamlayıcı
sağlık sigortası bulunan kişi sayısı yaklaşık 4,5 milyondur ve bu sayı
nüfusun yaklaşık %5,5’una tekabül etmektedir.
Sosyal sağlık sisteminin yükünü azaltacak bir diğer politika da reçetesiz
satılabilecek ilaçlarla ilgili düzenlemeye gidilmesi ve uygun görülen
ilaçların geri ödeme kapsamından çıkarılmasıdır.
Kamunun sağlığa ayırdığı kaynağı daha verimli kullanabilmesine yönelik öne çıkan iki temel politika bulunmaktadır:
1) Önleyici bakım kapsamında özellikle yetişkin aşılaması programlarına yoğunlaşılması ile çocuk aşılamasındaki başarının yetişkinlerde de yakalanması.
2) Etkin bir sevk zincirinin oluşturulması ile sağlık hizmetlerine erişimin
daha etkili hale getirilmesi.