TR / EN

TÜRKİYE DEMOGRAFİK VE SAĞLIK GÖSTERGELERİ

Türkiye nüfusu 2021 yılı itibariyle 84,6 milyondur ve nüfus artış hızı ise %12,7 olarak tespit edilmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tahminlerine göre, Türkiye nüfusunun 2023’te 86,9 milyon, 2040’ta 100,3 milyon ve 2060’da 107,1 milyon olması öngörülmektedir. Nüfus büyüklüğü yanında nüfus yapısı da büyük önem taşımaktadır.


Grafik:
Nüfus Artış Hızı ve Yoğunluğu

Kaynak: TÜİK, 2022


TÜİK verilerine göre, 2020 yılı itibariyle, 15-64 yaş grubunda yer alan nüfus toplam nüfusun %67,7’sini oluştururken, nüfusun %22,8’i 0-14 yaş aralığında ve %9,5’i ise 65 yaş ve üzerinde yer almaktadır. TÜİK’in geleceğe ilişkin projeksiyonları incelendiğinde, 15-64 yaş grubunda yer alan nüfusun 2040’da %64,4’e, 2080’de %58,7’ye gerileyeceği ve 65 yaş üzerindeki yaşlı nüfusun 2040’ta %16,3’e ve 2080’de %25,6’ya yükseleceği tahmin edilmektedir. Beklentiler ülkemizde yaşlanan bir nüfus yapısına işaret etmektedir. OECD çalışmalarında, 65 yaş ve üstü insanların payı toplam nüfusun %7 ila 14'ü arasındaysa ülke "yaşlanan toplum", bu pay %15 ile %20 arasındaysa "yaşlı toplum" ve bu pay %21 veya daha yüksekse "süper yaşlı toplum" olarak nitelendirilmektedir. Bu itibarla, ülkemiz halihazırda yaşlanan toplum iken, TUİK’in tahminlerine göre 2040 sonrası süper yaşlanan bir topluma dönüşecektir.


Grafik:
Yaş Gruplarına Göre Toplam Nüfus ve Gelecek Yıllara İlişkin Tahminler

Kaynak: TÜİK, 2022


Bir sonraki bölümde de görüleceği üzere, Türkiye’de 2018 yılı itibariyle 2,0 olan toplam doğurganlık hızı, 2021 yılında 1,70’e düşmüştür. Bilindiği gibi toplam doğurganlık hızının 2,1’in altına düşmesi, nüfusun kendini yenileyememesi anlamına gelmektedir. Türkiye’de kaba ölüm hızı son yıllarda çok fazla değişim göstermezken, kaba doğum hızının ise 2021 yılı itibariyle %12,83 olarak hesaplandığı görülmektedir.

Bu demografik göstergeler ışığında, ülkemiz nüfus yapısında sağlık hizmet talebi yüksek olan yaşlı nüfusunun artacağı ve sağlık sigortasına katkıda bulunan çalışan genç nüfusun azalacağı öngörülmektedir. Hizmet sunumundaki hastalık yükünün de değişeceği ve bu durumun sağlığın finansmanını daha da zorlaştıracağı beklenmektedir. Öte yandan, ülkemiz dünyada en yüksek mülteci nüfusuna sahip ülkeler arasında yer almakta olup, bu nüfus değişiminin de sağlık yükü üzerinde önemli sonuçlar doğuracağı değerlendirilmektedir.

Kaynak: TÜİK, 2022


Sağlık, Türkiye’nin sosyo-ekonomik gelişiminde önemli bir yere sahiptir. 2000’li yıllarda sağlıkta dönüşüm programlarıyla birlikte birçok reform yapılmış ve doğumda beklenen yaşam süresi, bebek ölüm hızı ve anne ölüm oranı gibi temel sağlık göstergelerinde OECD ile karşılaştırmalı verilerde önemli iyileşmeler sağlanmıştır.


Grafik:
Doğumda beklenen yaşam süresi

Kaynak: OECD


Grafik:
Bebek ölüm hızları (bin canlı doğumda)

Kaynak: OECD


Grafik:
Anne ölüm hızları (100 bin canlı doğumda)

Kaynak: OECD


Sağlıkta reform uygulamalarının hayata geçirildiği dönem itibari ile, sağlığa erişim parametrelerinde de OECD karşılaştırmalı olarak iyileşme alanları mevcuttur. Örneğin bin kişiye düşen doktor sayısı 2002 yılında 3 iken 2020 de 3,8’e yükselirken, hekime müracaat sayısı ise aynı yıllar arasında 3,1’den 7,2’e yükselmiştir. Milyon kişiye düşen hastane ve bin kişiye düşen hastane yatağı sayısı verilerinde de anılan dönemde iyileşme görülmüştür.


Grafik:
Yıllara göre bin kişiye düşen doktor sayısı

Kaynak: OECD


Grafik:
Hekime müracaat sayısı

Kaynak: OECD


Grafik:
Milyon kişiye düşen hastane

Kaynak: OECD


Grafik:
Bin kişiye düşen hastane yatağı

Kaynak: OECD


Sağlık alanındaki başarı, toplumda da karşılık bulmuş ve sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı önemli ölçüde artarak % 40’lardan %70’lere çıkmıştır.


Grafik:
Sağlık Hizmetlerinden Memnuniyet

Kaynak: TÜİK, 2022