İlaç sektörü rekabetçi modelle ‘mucize’ yaratır

06.09.2016

Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği‘nin (AIFD) üst yönetimi DÜNYA gazetesine ilaç sektörünün bugünü ve yarını üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye’nin 2023 vizyonu çerçevesinde stratejik sektörler arasında gösterdiği ilaç sektörü, ‘küresel rekabetçi model’ getirilmesi halinde ilaçta ‘Türkiye mucizesi’ yazmaya hazır. Sektör temsilcilerine göre bu ekosistemi oluşturan sac ayakları şunlar: Fikri mülkiyetin korunması, serbest rekabet ve iç pazarda cazip fiyat dengesi. Türkiye için en iyi model ise Güney Kore.

Türkiye’nin 2023 hedefleri arasında stratejik sektör olarak gösterilen ilaç sektörü, küresel rekabetçi bir modelin oturtulması halinde dünya markası olmaya aday. İlaçta Türkiye’yi dünya devleri arasına sokacak sağlıklı ekosistemi de fikri mülkiyetin korunması, serbest rekabetin sağlanması ve iç pazarda cazip fiyat dengesiyle oluşturmak mümkün. Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği‘nin (AIFD) üst yönetimi DÜNYA gazetesine ilaç sektörünün bugünü ve yarını üzerine değerlendirmelerde bulundu. AIFD Yönetim Kurulu Başkanı Mete Hüsemoğlu, Genel Sekreter Ümit Dereli ile Yatırım Politikaları ve Kurumsal İletişim Direktörü Cengiz Aydın’ın yer aldığı sohbette ayrıca sektörün sorunları ve çözüm yolları da masaya yatırıldı.

Türkiye’yi ilaç sektörünün uçuracağını söyleyen AIFD Başkanı Mete Hüsemoğlu, bunun için de küresel rekabetçi bir modelin şart olduğunu söyledi. Türkiye’nin ilaçta yüksek potansiyeli olduğunu belirten Hüsemoğlu, ülkede global ölçekte 38 firmanın olduğunu, doğru rota çizildiği takdirde Türkiye’nin ilaçta hub olabileceğine dikkat çekti. AIFD üyelerine göre, Türkiye için en iyi model Güney Kore olabilir. Cengiz Aydın da McKinsey ile beraber kapsamlı bir rapor hazırladıklarını, sektörün röntgeninin çekileceği bu raporda Güney Kore modeline de kapsamlı bir şekilde yer verileceğini ifade etti.

Mete Hüsemoğlu, “Güney Kore, ‘Önce nereden başlamalı’ sorusunu sordu ve en doğru cevabı tespit etti. Kendi global oyuncularını çıkardı. Biyoteknoloji yatırımlarına önem ve ağırlık verdi. Samsung’un bile biyoteknoloji yatırımı bulunuyor. Sonra yerel oyuncuların global oyuncularla işbirliği yapmasını sağladı” dedi.

Jenerik değil yenilikçi ilaç üretimi teşvik edilmeli

Türkiye’de rotadaki eksikliklerden birinin lokal üretimi artırma konusunda alınan yüzde 60 yerlilik şartı olduğunu söyleyen Mete Hüsemoğlu, jenerik ilaç üretimini artırmanın çok doğru olmadığını kaydetti. Hüsemoğlu, “Türkiye’de jenerik ilaç üretimini artırmaya yönelik bir motivasyon var. Yani sadece Türkiye’de tüketilecek ilacı üretmek çok sağlıklı değil” dedi. Hüsemoğlu’na göre, hedef patent sorunu yaşamayan, hala koruması olan ve mümkünse dünyada henüz çıkmamış ilaçların Türkiye’de üretilmesi ve ihracatının yapılması. Bu konuda Hüsemoğlu’nu destekleyen Ümit Dereli, yeni ilaç üretmenin önemini anlatırken, şu an dünyada, üzerinde çalışmaların yapıldığı en değerli 20 molekülün ekonomik değerinin 160 milyar doları bulduğunu dile getirdi. Dereli, ayrıca dünyada en çok satılan ilk 10 ilacın yarattığı ekonomik büyüklüğün ise 2014’te 84 milyar doları bulduğunu sözlerine ekledi.

Türkiye’nin ilaç üretimi açısından avantajları olduğunu söyleyen Mete Hüsemoğlu, bunları şöyle sıraladı: “Oturmuş sağlık sistemi var. Karşılaştırılabilir hiçbir ülkede bu kadar oturmuş bir sistem yok, Güney Kore’de bile. Coğrafi konumu avantajlı. Üretim geçmişi de iyi, 60 yıllık firmaların olması bunun ispatı. Bunların varlığı Türkiye’yi Brezilya, Çin, İran gibi benzer ülkeler karşısında avantajlı hale getiriyor. Sağlık sisteminin bu kadar iyi olması bazı oyuncular için yerel pazarın yeterli görülmesine neden oluyor. ‘7,5 milyar dolarlık bir Türkiye pazarı bize yeter’ diyen bir grup var. Bu avantaj gibi görülse de global ölçekte bakıldığında sıkıntı. Türkiye’nin çıkarına uygun olan global ölçekte oyuncu çıkarmaktır. Yüksek katma değerli bir şey yapmamız gerekiyorsa, Türkiye’yi uçurmamız gerekiyorsa seçilecek 2-3 sektörden biri ilaç sektörüdür.”

“Bizdeki ilaç, Avrupa’nın en ucuzundan yüzde 30 daha ucuz”

Ümit Dereli de ilaçta vites atlatacak ekosistemin çok temel 3 ayağı olduğunu söyledi. Ümit Dereli, bunları şöyle sıraladı: “Ayaklardan ilki fikri mülkiyetin korunmasıdır. Bununla ilgili yeni Patent Yasası ortamı çok daha iyileştirecek. İkinci ayak ise kamunun ilaç endüstrisinde rekabetçiliği serbest bırakması. Bu önemli, çünkü devlet korumasının olduğu ülkeler asla dünya markası olamaz. Mesela Endonezya, Tayland ve Cezayir. Bu ülkeler asla dünya ilaç devi olamazlar, çünkü devlet çok korumacı, çok müdahale ediyor, rekabeti bozduğu gibi ekosistemi de bozuyor. Üçüncü ayak ise Türkiye gibi tek alıcının kamu olduğu ülkelerde iç piyasanın ilaç fiyat dengesi açısından cazip hale getirilmesi.”

Bu konunun önemine dikkat çeken Hüsemoğlu, Türkiye’de ilaç fiyatları belirlerlenirken Avrupa’daki 5 ülkenin en ucuz ilaç fiyatının baz alındığını, bunun da 0,70 euro kuruyla çarpıldığını, bu şekilde ilacın fiyatının, Avrupa’nın en ucuz fiyatının da yüzde 30 altına düştüğünü ifade etti. Bunun hem mevcut ilaçları hem de yenilikçi ilaçları etkilediğini savunan Hüsemoğlu, şöyle devam etti: “Türkiye’deki mevcut ilaçların fiyatlarını, önce kamu sağlığını düşündüğümüz için yükseltmiyoruz. Yenilikçi ilaç kaybının Türkiye’ye etkisini asla ölçemeyiz.”

Öte yandan AIFD 2023 raporundan sonra TEPAV’la raporlar çıkarttı. Ar-Ge Yol Haritası raporunun devamı niteliğinde olan ilaç üretim ve ihracat raporu lansmanı, 26 Eylül’de Ankara’dayapılacak.

Kanser ilacını çekmek istemedi, sorumluluk projesine dönüştürdü

Ümit Dereli, ucuz ilaç uygulamasına rağmen firmaların vatandaşı ilaçsız bırakmak istemediğini belirterek, üye firmalardan birinin kanser ilacını piyasadan çekmekyerine sosyal sorumluluk projesine dönüştürdüğünü söyledi. Dereli, firmanın başına gelenleri şöyle anlattı: “Üretikleri kanser ilacının fiyatı rasyonellikten çok uzaktı. Ama Türkiye’den çektiklerinde de pek çok insan negatif etkilenecekti. Onlar da, ‘Madem öyle, ilacı çekmeyelim, bunu sosyal sorumluluk kapsamında uygun fiyatlı satalım’ dediler. Tabii bir süre sonra o ilacın dağıtım hakkı devredilince yeni şirket mevcut fiyatla bu ilacı Türkiye’de satamayacağı için muazzam bir zam yapmak zorunda kaldı. Dolayısıyla bu ilaç politikası sürdürülebilir değil. Önerimiz şu, kurun yüzde70’ini kullanmayı zaman içinde yüzde 100’e çıkaralım. Bunun yanında temerrüte düşmüş Yunanistan’ı bir süre baz almayalım. Görüşmeler sürüyor. Tüm ilgili bakanlıklar bu konuda hassas. Hatta bu ilacı getiremem diyen bazı firmalara özel ayrıcalıklar haklı olarak geldi. Birden düzelmesini asla beklemiyoruz, ancak zamana yayabileceğimiz bir çözümümüz olsun.”